Asırları Aşan Merak: Kadın Bir Arkeoloğu Küle Çevirip Yok Eden Nemrut Dağı
Düşünün ki Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan Nemrut Dağı’ndan, cesedinin yakılmasını ve küllerinin Tümülüs’ün tepesinden Kommagene topraklarına savrulmasını vasiyet eden biri var. Bu vasiyeti yapan kişi Amerikalı dul bir kadındı, üstelik duyma engelliydi. Tüm hayatını Nemrut Dağı’nın gizemine adamıştı. Bu gizem, yaşamının merkezine yerleşmiş ve sonunda hayatına mal olmuştu. Büyük bir merak ve derin bir aşkla bağlandığı bu topraklar, onun kaderini belirlemişti. Bu kişi Theresa Goell’di.

Theresa Goell, 1930’lu yıllarda Amerika’da eğitim alırken İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle arkeoloji alanındaki çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı. O dönemde Nemrut Dağı’na gitme hayalini gerçekleştiremedi, ancak içinde büyüyen bir sevdayla oraya gitme arzusu hiç azalmadı. Tarsus’ta yüksek lisans tez çalışmaları yaparken danışmanının önerisi üzerine Nemrut’a gitme kararı aldı. Ancak bu, zorlu bir süreç olacaktı. 1930’lu ve 40’lı yıllarda Nemrut Dağı’na ulaşım çok zordu; savaş sonrası bu zorluklar daha da katlanmıştı. Maddi yetersizlikler, uzaklık, sert hava koşulları ve dil engeli gibi çeşitli sorunlarla karşı karşıya kaldı. Ama Goell tüm bu zorlukları aşarak Nemrut Dağı’na ulaşma hayalinden vazgeçmedi.
Nemrut Dağı’nın tepesinde Kral I. Antiokhos’un mezarı olup olmadığı, heykellerin gizemi, Arsemia’nın yapılışı ve Kommagene Krallığı’nın yayılışı Goell ’in zihnini sürekli meşgul ediyordu. Her geçen gün bu gizemlerin ardındaki gerçekleri çözmeye olan merakı artıyordu. Ancak Nemrut Dağı’nda çalışmak son derece zordu. Yılın 8-9 ayı boyunca hava koşulları çok sertti; dört metreyi bulan kar örtüsü, şiddetli rüzgarlar ve dondurucu soğuklarla mücadele ediliyordu. Gerekli malzemeleri zirveye taşımak bile başlı başına bir meseleydi çünkü aşağıya inip çıkmak neredeyse imkansızdı. Ayrıca, maddi kaynak bulmak da oldukça zordu. Goell’in bulunduğu akademik pozisyon nedeniyle fon bulma işi daha da zorlaşıyordu.

Yıllar süren bu zorlu çalışmalar sonucunda Theresa Goell, sadece kendi hayatını değil, aynı zamanda ailesinin de hayatını ihmal etmişti. Gece gündüz Nemrut’ta çalışarak, Kral Antiokhos’un mezarına ulaşmak için büyük bir çaba sarf etti. Ancak bir türlü mezarın yerini kesin olarak bulamıyor, ama bu arayıştan da vazgeçemiyordu. Yıllar geçtikçe hastalıklarla mücadele etmeye başladı ve sonunda çalışmalarını durdurmak zorunda kaldı. Ancak geride bıraktığı fotoğraflar, notlar ve belgeler bugün hâlâ kutular içinde saklanmaktadır. Çalışmaları nihayet büyük bir kitap olarak yayınlandı, bu süreçte çevresinden büyük destek aldı. Uzun yıllar felç ve kanserle mücadele ettikten sonra, New York’tan son kez Nemrut’u ziyaret etti ve Kommagene topraklarına, Kral Antiokhos’un veda etti.
Theresa Goell’in bu adanmışlığı, Nemrut Dağı’nın ve Kommagene’nin kültürel önemini daha da pekiştirdi. Bugün, bu bölgenin tarihi ve kültürel zenginliği ulusal ve uluslararası düzeyde korunmalı ve tanıtılmalıdır. Nemrut Dağı, Cendere Köprüsü, Arsemia, Perre antik kenti, Samsatlı Lukianus ve Kahta Kalesi gibi kültürel miraslar, sadece Türkiye’nin değil tüm insanlığın ortak değerleridir. Bu yerler, felsefi ve kültürel anlamlar taşır; taşların, heykellerin, toprağın ardında yatan hikayeler, binlerce yıl öncesine dayanan bir medeniyetin izlerini taşır. Bizim görevimiz, bu mirası gelecek nesillere aktarmak ve bu gizemi korumaktır. Ya hep birlikte Bu gizemin ardındaki sırları koruyarak yaşatacağız, ya da bu kültürel değerler zamanla etkisini yitirecek ve tarihin tozlu sayfalarında kaybolacaktır.

Nemrut Dağı’na yapılan ziyaretlerin her yıl artması, bu bölgenin dünya kültürel mirasındaki yerini güçlendiriyor. Ancak bu sadece ziyaretlerle sınırlı kalmamalı, bu bölgeye dair kapsamlı arkeolojik ve sosyolojik çalışmalar sürdürülmeli, ulusal ve uluslararası düzeyde kültürel faaliyetler organize edilmelidir. Bu mirasın korunması, insanlığın kolektif hafızasında yer edinmiş tarihsel ve kültürel derinliklerin anlaşılması için büyük önem taşımaktadır.
Teşekkür
Bilgilerinden faydalandığım, 2024 yılında yayımlanan “Nemrut’u Bize Armağan Eden Kadın” adlı kitabın yazarı Doğan Satmış’a, böylesine önemli bir araştırma konusuna katkıda bulunduğu için teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, bu kitabı okumama vesile olan Alhan Tanrıverdi’ye de minnettarım.
Sanat Eğitmeni/ Araştırmacı: Abdulmusa YÖNYOL
Gerçekten çok güzel bir yazı kendi adıma çok faydalandım.Kaleminize sağlık Musa Bey
Nemrut gerçekten insanlık mirası, ancak ne yazık ki bu zamana kadar ihmal edildi. Bu tür yazılarla yörenin önemini vurgulayarak en azından turizm gelirlerini hedefleyen bir çalışma içerisine neden girilmez, anlaşılır gibi değil.
Yazının yankı uyandırması, yetkili mercileri duyarlılığa sevk etmesi dileklerimle, kaleminize, emeğinize sağlık, yeni Web sayfası çalışmasının da süreklilik ve izlenme takip edilme rekoru kırması dileklerimle, selamlar, saygılar…
Hasan bey çok teşekkür ediyorum ilginiz ve alakanız görüşleriniz için gerçekten çok değerli benim de temennim sizinki gibi kesinlikle ilgili yerlere gidip kendilerinin de bu anlamda duyarlılıklarını görmek ve bu gibi çalışmalar yapmak gerekmektedir tekrardan teşekkür ediyorum