Mesut Erdemir
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. SİYASAL İSLAMCILARIN İÇYÜZÜ I

SİYASAL İSLAMCILARIN İÇYÜZÜ I

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

SİYASAL İSLAMCILARIN İÇYÜZÜ I

 

Mustafa Kemal 30 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu da yaptığı konuşmada “Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki. Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler. müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur. Medeniyetin gerektirdiğini yapmak insan olmak için yeterlidir. Tarikat reisleri bu dediğim gerçeği bütün açıklığıyla anlayacak ve kendiliklerinden hemen tekkelerini kapatacak. müritlerinin artık erginliğe ulaştıklarını elbette kabul edeceklerdir.” diyerek halka seslenir. Bu söylevinde Mustafa Kemal adeta dinci gericiliğe karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin işaret fişeğini atar.  Bu işaret fişeğinin en önemli adımları ise irade ve cesarettir. Siyasal İslamcılığın adeta açık bir laboratuvarı olan İran deneyimi, ülkemizde gerçekleşme aşamasında olan karşı devrimin hangi adımlarla ilerlediğini anlamamız açısından önemlidir.

İRAN DENEYİMİ

Siyasal İslamcılara güvenilemeyeceğini gösteren en önemli laboratuvar alanlarından biri de malumunuz “İran İslam Devrimi’dir. “1979 da gerçekleştirilen İran İslam Devrimi, İranlı komünistlerin gericiliğe güvenmenin ve mollalara tarihsel rol biçen tahlillerinin yol açtığı vahim hatalar konusunda bizlere tanıklık ediyorlar. Bu değerlendirmeyi o döneme tanıklık eden İranlı komünistler yapıyor.

 

Bu tanıklığın önemli isimlerinden biri gazeteci Bahman Nirumand’dır. “ Şah’ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardan ve mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim. Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize;  demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı. Şah’ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik. Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk. Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk.” 2002 yılından bu yana ülkemize musallat olan iktidar erkininde aynı söyleme başvurması bir tesadüf olamaz. Humeyni’nin de “devrim” öncesi  “Bütün sorunlarımızın sebebi cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız.” diyerek toplumda terör estirmesi kitabevlerini yağmalatması, gazete bayilerini ateşe verdirmesi, ülkemizdeki siyasal iktidarın kimden esinlendiğinin açık bir göstergesidir.

ÜZERİNDE DURMADIK

Bahman Nirumand anlatmaya devam ediyor. “Bir süre sonra kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı. Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk! Asıl mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı verilmelidir.” diyorduk. “Kadın sorunu bir yan çelişkiydi, ana çelişki sömürüydü. Kadının giyim sorunu, emperyalizme karşı verilen mücadeleyi baltalamamalıydı! Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu. Biz ise hâlâ büyük laflar ediyorduk: bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! ‘İttifak’ ‘Eylem Birliği’ gibi terimlerin peşinden koşup duruyorduk.”

İranlı ilericilerin uyanmasını perdelemek için “Cumhuriyeti’ istiyor musunuz, istemiyor musunuz?” sorusunun sorulmasının toplumu karanlık bir yere taşımanın aracı olduğu gün gibi ortadaydı. O gün bu takiyyeci yaklaşımı anlamayan bahsini ettiğimiz İranlı devrimciler  “Kuşkusuz bu bir oyundu, halkın yüzde altmışbeşinin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten?” demeye kalmadan asıl sorunun “İslam’a evet mi hayır mı diyorsunuz?” olduğunu nedense anlamamakta ısrar etmişler. Biz  bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk diyerek gafletin en dibine düşmenin bahanelerini rasyonel bir yaklaşımla üretmeye devam etmişler: “Önemli olan cumhuriyettir, serbest seçimlerdir; demokratik haklardır, özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?” diyerek idam fermanlarını imzalamaktan geri durmamışlardır.

Bahman Nirumand “Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler. Sonuçta, evet diyen 20 milyon, hayır diyen ise sadece 140 bindi Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyormuş havası yarattılar. Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti. Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler. Hâlbuki 20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına izin verilmiyordu.” diyerek bir zamanlar AKP nin koltuk değneği olan yetmez ama evetçilere bir tokat atıyor. Geçte olsa nasıl salak konumuna konulduğunuzu fark ettiniz mi diyor.

HALKI ANLAYAMADIK

İranlı gazeteci her şeyin 14 Ocak 1979 tarihinde değiştiğini söylüyor. Bu tarihte “Şah, İran’ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran’da yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk. Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, liberal Musaddık ya da solcu şehitlerin resimlerini taşıyanları mollalar tarafından dövüldüğü oldu. Bu olayın üzerinde pek durmadık, ‘Hele bir kurtlarını döksünler, sonra sakinleşirler.’ diye düşünüyorduk.

Mollaların güçlendikçe saldırganlaştığını söyleyen gazeteci, tirajı bir milyon olan liberal “Ayendegan Gazetesi‘nin kapatıldığını ardından  “Keyhan Gazetesi” nde çalışan  muhalif yazarların işten çıkarıldığını aktarır.(Tanıdık geldi mi? ) “Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama artık iş işten geçmişti insanlar yılmıştı, korkuyorlardı. Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik. Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Hâlbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.” ( Tanıdık geldi mi?)

Sözü Bahman Nirumand’a bırakmakta fayda var:

“Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına “İslam Mahkemesi” denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çaptırıldığı haberini okuduk. Haberi ciddiye almadık; Üç beş kendini bilmezin işi dedik. Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık. Ufak tefek şeylerin toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları etkilemesini istemiyorduk. Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları; birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya başladı.

Şiraz’da “İslam Mahkemesi” eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahran’da da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu. Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor, uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çaptırılıyordu. Bu olup bitene geçici bir fırtına diye bakmak ne büyük yanılgıydı. Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldular. Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu ve idam edildi.

Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki! Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda ‘Tamam bu sonuncusu.’ diyorduk. Ama arkası hep geliyordu. Üç ay önce Humeyni, Paris’te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti. Bu sözler üzerine ilk protestomuzu yaptık. Mitingimize bir milyonu aşkın insan geldi. Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı. (Tanıdık geldi mi? )Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı…”

Not: Bu metin, BahmanNirumand’ın “İran” kitabından derlenmiştir.

SİYASAL İSLAMCILARIN İÇYÜZÜ I
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Adıyaman Cumhuriyet ve Erdem Platformu ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!